SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 43 >>

باب بيان خصال من اتصف بهن وجد حلاوة الإيمان

15- KENDİLERİ İLE NİTELENEN KİMSENİN İMANıN TADıNı BULACAGI HASLETLERİN AÇ!KLANMASI BABI

 

67 - (43) حدثنا إسحاق بن لإبراهيم، ومحمد بن يحيى بن أبي عمر، ومحمد بن بشار، جميعا عن الثقفي. قال ابن أبي عمر: حدثنا عبدالوهاب، عن أيوب، عن أبي قلابة، عن أنس ، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: " ثلاث من كن فيه  وجد بهن حلاوة الإيمان. من كان الله ورسوله أحب إليه مما سواهما. وأن يحب المرء لا يحبه إلا لله. وأن يكره أن يعود في الكفر بعد أن أنقذه الله منه، كما يكره أن يقذف في النار".

 

[:-163-:] Bize İshak b. İbrahim, Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer ve Muhammed b. Beşşar hepsi es-Sekafi'den tahdis etti. İbn Ebi Ömer dedi ki: Bize Abdulvehhab, Eyyub'dan tahdis etti. O Ebu Kilabe'den, o Enes'ten, o

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' den şöyle buyurduğunu nakletti:

 

"Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa o da onlarla imanın tadını bulur: Allah'ı ve Resulünü onların dışındaki her şeyden daha çok seven, bir kimseyi ancak Allah için seven ve Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra ateşe atılmaktan hoşlanmadığı gibi, küfre geri dönmekten hoşlanmayan kimse. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 16, 6542; Tirmizi, 2624; Tuhfetu'l-Eşraf, 946

 

AHMED D. AÇIKLAMASI İÇİN bBURAYA TIKLA

 

 

68 - (43) حدثنا محمد بن المثنى. وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة قال: سمعت قتادة يحدث عن أنس، قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ثلاث من كن فيه وجد طعم الإيمان. من كان يحب المرء لا يحب إلا لله. ومن كان الله ورسوله أحب إليه مما سواهما. ومن كان أن يلقى في النار أحب إليه من أن يرجع في الكفر بعد أن أنقذه الله منه".

 

[:-164-:] Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet eyledi. (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. Dediki: Katade tahdis edip, Enes'ten şöyle dediğini nakletti:

 

Rastılullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Üç haslet vardır ki, kimde bulunurIarsa imanın tadını bulur. Sevdiği kimseyi ancak Allah için seven, Allah ve Rasulünü onların dışındaki her şeyden daha çok seven, ateşe atılmayı Allah'ın kendisini küfürden kurtarmasından sonra tekrar ona geri dönmekten daha çok seven"

 

 

Diğer tahric: Buhari, 21, 6041; Nesai, 5003; İbn Mace, 4033; Tuhfetu'l-Eşraf, 1255

 

AÇIKLAMA: Bu hadîsle imam Buhari, küfür etmesi için zorlanan bir kim­senin azimetle amel ederek ölünceye kadar mü'min kalmasının faziletine istidlal etmiştir. Buhari ayni hadîsi müteaddit yerlerde tahric et­mişse de bu rivayetlerde gerek hadîsin metin ve isnadîarı arasında fark bulunması, gerekse hadîsden çıkarılan hükümlerin muhtelif olması, mez­kur rivayetlerin başka başka hadîslermiş gibi muamele görmesine sebeb olmuştur.  Müslim (Rahimehullah) ise ayni ma'nadaki hadisleri daima bir arada zikretmiştir.

 

 

(43) حدثنا لإسحاق بن منصور. أنبأنا النضر بن شميل. أنبأنا حماد، عن ثابت، عن أنس، قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم بنحو حديثهم. غير أنه قال: "من أن يرجع يهوديا أو نصرانيا".

 

[:-165-:] Bize İshak b. Mansur (1/66b) tahdis etti. Bize Nadr b. Şumeyl anlattı. (Dedi ki): Bize Hammad,.Sabit’ten, o da Enes'den nak­len haber verdi: Enes dedi ki: 

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu deyip, onların hadisine yakın olarak hadisi rivayet etti. Ancak rivayetinde: "Yahudi ya da hristiyan olarak geri dönmekten ... " dedi.

 

 

Bunu yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 342

 

163, 164, 165 için

NEVEVİ ŞERHİ: "Üç haslet vardır ki onlar kimde bulunursa ... " Diğer rivayette ise "Yahudi ya da hristiyan dinine dönmekten" denilmektedir. Bu hadis İslam asıllarından büyük bir aslı dile getirmektedir. İlim adamları -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- şöyle demişlerdir: İmanın tadı itaatlerden zevk almak, aziz ve celil Allah'ın rızası uğrunda zorluklara katlanmak, bunu dünya malına tercih etmektir. Kulun, şanı yüce Rabbini sevmesi ise ona itaat olanları yapmak, ona muhalefeti terk etmekle olur.  Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in sevgisi de böyledir.

 

Kadı Iyaz (rahimehul1ah) der ki: Bu hadis daha önce geçen: "Rab olarak Allah'a, din olarak İslam'a, rasul olarak Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e razı olup, kabul eden kişi (2/13) imanın tadını almış olur" hadisi ile aynı anlamdadır. Çünkü Allah'ın ve Rasulünün gerçek anlamda sevilmesi ve Allah ve Rasulünü sevmekle birlikte küfre dönmekten tiksinmek, ancak iman ile yakini güçlenmiş, onunla nefsi huzura kavuşmuş, kalbini genişleterek ona açılmış, etine kanına karışmış kimse için ancak sözkonusu olabilir. İşte onun tadını alabilen kişi budur. Allah için sevmek de, Allah'ı sevmenin meyvelerindendir. Kimisi de şöyle demiştir: Muhabbet, kalbin yüce Rabbin razı olduğuna uygun düşmesidir. Onun sevdiğini sever, hoşlanmadığından o da hoşlanmaz. Bu hususta söz söylemiş olanların ibareleri farklı olmakla birlikte aralarında lafız dışında bir ayrılık yoktur. Özetle söyleyecek olursak muhabbetin esası sevenin uygun bulduğu şeylere eğilim göstermek, onlara meyletmektir. Diğer taraftan eğilim göstermek bazen insanın kendisinin zevk alıp, güzel bulduğu şeylere doğru olabilir. Suretin, sesin, yemeğin ve benzeri şeylerin güzelliklerine eğilimli olmak buna örnektir. Bazen de kul gizli anlamlar dolayısıyla aklıyla ondan zevk alır. Salihleri, alimleri ve fazilet ehli kimseleri kayıtsız ve şartsız olarak sevmek gibi. Kişinin bu eğilimi bazı hallerde kendisine iyilikte bulunması, ona gelebilecek zararları ve hoşuna gitmeyecek şeyleri ondan uzaklaştırmış olması sebebiyle de olabilir. İşte kişiyi sevmeyi gerektiren bütün bu hususlar Nebi {Sallallahu aleyhi ve Sellemi'de vardır çünkü o hem dış, hem iç güzelliğini bir arada taşıdığı gibi, heybet duymayı gerektiren hasletleri ve çeşitli faziletleri kemal derecesinde kendisinde toplamış, Müslümanları dosdoğru yola iletmek, nimetlerin devamına, cehennemden uzaklaştırılmalarına vesile olmak suretiyle de bütün Müslümanlara iyilikte bulunmuştur. Bazıları da bu hususların yüce Allah hakkında da tasavvur edileceğine işaret etmiştir çünkü hayrın tamamı şanı yüce Allah'tandır. Malik ve başkaları der ki: Allah için sevmek İslam'ın gereklerindendir. -Kadı Iyaz {rahimehullah)'ın sözleri burada sona ermektedir.-

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Dönmeleten" buyruğu ise, oraya varmak ve öyle olmak anlamındadır. Senette adı geçen Ebu Kilabe'nin adı (2/14) Abdullah b. Zeyd'dir.

Müslim'in (164): "Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Enes {r.a.)'dan" isnadındaki bütün raviler Basralıdır. Şube'nin hem Vasıtlı, hem Basralı olduğunu daha önce belirtmiştik. Yüce Allah doğruyu en iyi bilendir.